Türkiye her yıl Ukrayna ve Rusya’dan yaklaşık 10 milyon turiste ev sahipliği yapıyor. Türkiye Seyahat Acentaları Birliğinin açıkladığı verilere göre Türkiye’nin, Rus ve Ukraynalı turistlerden elde ettiği gelir yıllık 11 milyar dolara ulaşıyor. Rusya 2021’deki 35 milyar dolar rekor ticaret rakamı ile ülke için Ukrayna’dan dört kat daha önemli. Türkiye İstatistik Kurumuna göre Ukrayna ile 7,4 milyar değerinde iş yapıldı. Ancak Türkiye’nin gaz ithalatının neredeyse yarısı Rusya’dan geliyor. TL’nin dolar karşısında hızla değer kaybetmesi sonrasında turizm gelirlerinin Türkiye için önemi daha da arttı. 2019 yılında 7 milyon Rus Türkiye’yi ziyaret etti. Rusya, Türkiye’nin en büyük turist kaynağı konumunda. Diğer yandan Ukrayna da Türkiye’nin önemli bir turist kaynağı. 2021’de Ukrayna’dan 2,1 milyon turist Türkiye’yi ziyaret etti. Bu tablonun söylediği bir tek şey var; Türkiye’nin iki ülke arasında barıştan başka hiçbir çıkarı yok. Ama her zaman olduğu gibi “barış” lafını en çok savaş isteyenler kullanır. Türkiye’nin arabuluculuk çabaları fazla ses getirmedi, çünkü savaş esasen Ukrayna ile Rusya değil, ABD ile Rusya arasında ve yine her zaman olduğu gibi bir vesayet savaşı. Türkiye dışında “barış”, “görüşmeler”, “masada çözelim” diyenlerin hiçbirisi gerçekte bir çözüm istemiyor. Aynı iyi niyeti Suriye’de de gösterdik. Daha birinci gün sığınmacı sorunu olacağını fark edip, Suriye içinde tampon bölge kurma önerisi verdik ama bizi kimse dinlemedi, çünkü amaç Suriye içinde etnik hareketlilik sağlamak ve belirli bölgeleri görece olarak belirli bir etnik grup için homojenleştirerek buralarda bağımsız birimler oluşturmak ve uzun vadede de Suriye’yi bölmekti. Ancak 8 yıl sonra kendi harekâtlarımızla bölgede kısmi bir tampon bölge oluşturarak bu oyunları bozduk. Benzer bir durum Ukrayna’da da olacak. Rusya zaten ayrılıkçı Luhansk ve Donetsk bölgelerinin bağımsızlığını tanıyarak kendisi ile NATO arasında bir tampon bölge oluşturdu. “Ayrılıkçı” dediysem, sonuçta bunlar Rusya’nın “Proxy”leri. Malum, uluslararası ilişkilerde haklı/haksız kavramı bir maskedir. Dikkat ederseniz 2. Dünya Savaşına kadar her ülkenin bir “Savaş Bakanlığı” vardı. Bugün bunların hepsi Savunma Bakanlığına dönüştü. Güya artık kimse savaş çıkarmıyor, sadece kendisini “savunuyor”. Ama yine de 70 yıldır şurada veya burada bir şekilde bir savaş sürüyor, sürdürülüyor. Ukrayna-Rusya çatışmasında da yine haklı/haksız kavramları birbirine girmiş durumda. Elbette kimse herhangi bir çatışmayı açıkça haklı bulacak değil, hele bir de böyle çok bariz bir güç eşitsizliği ve doğrudan saldırı varken. Zaten bizde de Rusya’nın 30 yıldır artık solcu veya komünist olmadığını kavrayamamış dinozor solculardan başka Putin’e aferin diyecek yok. Kaldı ki savaş Ukrayna-Rusya savaşı olsa Ukrayna’nın masumiyetini herkes kolayca teslim edebilir. Ama üçüncü bir kuvvet olarak ABD “Atlantik’ten Pasifik’e benimkinden başka donanma dolaşamaz” deyip güvenliğini Ortadoğu’nun göbeğinden, Avrupa’nın doğusundan başlatıp NATO’yu Moskova’ya bir top atışı uzaklığa kadar taşımaya kalktığında Putin’i suçlamak da o kadar kolay olmayabiliyor. ABD’nin güvenliği Ukrayna’dan başlar da Rusya Federasyonunun güvenliği nereden başlar acaba? Bir de buna ABD’nin son 30 yıldır tutarsız tavırlarını eklerseniz durum daha da vahimleşiyor? ABD Irak’ta nereye vardı? Şimdi Irak’ta düzgün bir çok partili geliştirilmiş parlamenter sistem mi var? ABD, Suriye’de nereye varacak? 20 yıl savaştığı Afganistan’ı bir haftada Taliban’a bırakıp giden ABD ne yapmaya çalışıyor? ABD bunları beceriksizliğinden mi yapıyor, yoksa sadece bu kangrenleşmiş yaraları sürdürmek mi istiyor? Çin meselesine ise şimdi hiç girmeyelim. Çünkü sessiz ve derinden tıpkı su gibi ilerleyen bir Çin tablosu karşımızda ve kafasındaki hesap nedir onun cevapları bambaşka.. Yani demem o ki; dünyanın İran, Irak, Suriye, Afganistan, Ukrayna diye sorunları yok, dünyanın bir ABD sorunu var.