Madrid’de geçen hafta yapılan “JustMad” çağdaş sanat fuarına katılan Flores, verdiği röportajda, İstanbul’un mimarisindeki canlı renkleri ve motifleri İspanyol sanatıyla harmanlayarak kendi tarzını yaratmaya çalıştığını ifade etti. Flores, Mimar Sinan Üniversitesi’nde 2012-2013 döneminde eğitim gördüğünü belirterek “İstanbul’u hep evim gibi gördüm. Bir sanatçı için kendini iyi hissettiğin bir yerde üretmek çok önemlidir ve ben kendimi İstanbul’da çok rahat hissettim” dedi.
Kendisini tam bir İstanbul aşığı olarak gördüğünü vurgulayan Flores, “Çok büyük bir kent olmasına rağmen yaşayanlar arasında dayanışma çok üst düzeyde. İspanyollar genel anlamda İstanbul’la ilgili çok az bilgiye sahip. Gidip görenler de benim ne kadar şanslı olduğumu biliyor. İstanbul’dan ayrılmak benim için çok üzücüydü” diye konuştu. İspanyol sanatçı, İstanbul’da kendisini en çok etkileyen şeylerden birinin Avrupa ve Asya kıtalarını birbirinden ayıran Boğaz olduğunu dile getirerek İstanbul’un iki yakasında kendisinden bir iz bırakan, küçük duvar resmi çalışmaları yaptığını anlattı. 
“İstanbul’da bir camiye girdiğinde duvarlarda, yerlerde, halıda süsleme sanatının tüm inceliklerini, güzelliklerini görüyorsun. İstanbul’daki renkler çok canlı. Orada gördüğüm motifler, eserlerimde bana ciddi bir ilham veriyor. Avrupa ve Amerika’da klişe olmuş sanat ve zanaat arasındaki fark belki de İstanbul’da bu kadar çok belirgin değil. Zanaata daha yakın olan ve İspanyol sanatıyla harmanladığım bu formülü kullanmak hoşuma gidiyor. Eserlerim benim için mekanlar arasında bir sohbete ya da kültürler arasında birlikte yaşama dönüşüyor.”


“İstanbul’da bir camiye girdiğinde duvarlarda, yerlerde, halıda süsleme sanatının tüm inceliklerini, güzelliklerini görüyorsun. İstanbul’daki renkler çok canlı. Orada gördüğüm motifler, eserlerimde bana ciddi bir ilham veriyor. Avrupa ve Amerika’da klişe olmuş sanat ve zanaat arasındaki fark belki de İstanbul’da bu kadar çok belirgin değil. Zanaata daha yakın olan ve İspanyol sanatıyla harmanladığım bu formülü kullanmak hoşuma gidiyor. Eserlerim benim için mekanlar arasında bir sohbete ya da kültürler arasında birlikte yaşama dönüşüyor.”